Bel fıtığının toplum içinde rastlanma sıklığı onda bir gibi yüksek bir orandadır . Bel fıtığı en sık 35-50 yaş arasında ve her iki cinste eşit oranda görülür. Oturarak çalışan ve de bunu yanlış bir sandalye üzerinde yapan kişilerde bel fıtığı görülme ihtimali yüksektir. Ağır yük kaldırmak zorunda olanlar, spor yaparken dikkatsiz davrananlar, egzersize ısınmadan başlayanlar, duruş ve oturma bozukluğu olanlar risk altındadır.Hemen hemen her hastalıkta risk faktörü sayılan sigara ve alkol kullanımı da bel fıtığını tetikleyebilir. Stresli ve huzursuz bir yaşamı olanların da bel fıtığına yakalanması muhtemeldir. Bu risklere ne kadar çok maruz kalıyorsanız bel fıtığı olma ihtimaliniz de o kadar fazladır.Bu faktörlerin yanında kalıtsal (aileden gelen) faktörleri de unutmamak gerekir. Ailesinde bel fıtığı olanlar risk altındadır.
Lomber(bel ) bölgede 5 adet omur vardır, bunlar tıbbi terminolojide kolaylık olması için L1’den L5’e kadar numaralandırılarak ifade edilirler. Örneğin L4 - L5 kısaltmasıyla 4.ve 5.bel omuru kastedilmektedir. Bel ağrısı çeken ya da bel fıtığı teşhis edilen hastaların ve yakınlarının, sık sık duyduğu, doktorunuzun kullandığı ve de MR / BT raporlarında çok sık karşılaştığınız bazı terimlerin karşılıklarını, aydınlatıcı olması amacıyla kısaca anlatmak isityorum.
İki omur arasında yer alan diskler 4 - 6 mm kalınlığında, elastik yapılardır. Merkezi kısmında nucleus pulposus etrafında da halkavari anulus fibrosus adı verilen iki farklı yapıdan oluşan diskler bu özellikleriyle omurlar arasında yastık / amortisör görevi yapmaktadırlar. Diskler bütün omurga boyunca omurlar arasında yer alırlar ve böylece omurların birbiri üzerinde daha kolay hareket ederek ölçülü de olsa omurganın hareketliliğini sağlamış olurlar. Ayrıca omurgaya binen ağırlığın daha geniş yüzeye yayılması da sağlanmış olur.
Lomber bölgede bulunan diskler, daha üst seviyelerdeki, örneğin boyun bölgesindeki disklere oranla daha fazla ağırlığa maruz kalırlar. Bu da fıtıklaşmanın neden bel bölgesinde daha fazla oluştuğunun nedenlerinden bir tanesidir.
Degeneratif değişimler sonucu suyunu ve elastikiyetini kaybeden nucleus pulposus, etrafını çevreleyen anulus fibrozisin de sağlamlığını kaybetmesi ile birlikte, bir zorlanma ya da yanlış bir hareket sonucu resim de görüldüğü gibi omurilik kanalı içerisine doğru bir kabarıklık oluşturur. Bu durum protrüzyon olarak adlandırılır. Bulging ise protrüzyonun daha hafif şekli olup diskin yaygın bir şekilde omur kenarlarından taşmasıdır.
Bazen bu degenere disk, daha ileri safhada posterior logitidunal ligamanı delerek kanal içerisine doğru uzanır buna da ekstrüde disk adı verilir. Ekstrüde disk parçası omurilik kanalı içerine düşerse buna da serbest(sekestre) fragman denir.
Degenere olarak elastikiyetini kaybeden nücleus pulposusun, herhangi bir zorlama veya yanlış hareketle anulus fibrozise ait bir yarıktan fırlaması veya nucleus pulposusun anulus fibrosus ile birlikte disk aralığından omurilik kanalına doğru sarkması sonucu bel fıtığı ya da disk hernisi dediğimiz olay gelişmiş olur. Sinir köklerinden birinin sıkışarak bası altında kalması sonucu bacaklarda ve/veya ayakta uyuşma, karıncalanma, ağrı, ve kuvvetsizlik gibi şikayetler ortaya çıkar.
Bel Fıtığı Hangi Seviyede Olursa Hangi Bulgular Ortaya Çıkar?
Bel fıtığı en sık L4 - 5 ve L5 - S1 seviyelerinde oluşur. Buna bağlı olarakta L5 veya S1 kökleri bası altında kalır. Her iki kökte siyatik siniri oluşturduğu için fıtıklaşma olan tarafta bası altında olan köke uygun alanda ağrılar meydana gelir. Sinir kökü sıkışması ile beraber sırtta omurganın yanında yer alan adeleler refleks olarak kasılır ve spasm içine girer, bu aslında vücudun koruyucu bir mekanizması ise de spasmdan dolayı belde hareketle artan ağrılar oluşur. Hatta adele spazmı nedeniyle omurgada skolyoz da gelişebilir. (Antaljik postür)
Kauda sendromunda, disk materyali ( nucleus pulposus ) omurilik kanalı içerisine girer ve omurilikten çıkan sinir lifleri üzerine bası yapar. Sinir lifleri üzerinde oluşan bu bası sonucu hastada süvari yaması tarzında duyu kusuru ( uyuşukluk ), bacaklarda paraplejiye ( her iki bacağın felci ) kadar gidebilen kuvvetsizlik, idrar ve büyük abdestini kaçırma, seksüel fonksiyon kaybı ile karekterize çok ağır bir tablo ortaya çıkar. Kauda sendromunda hastanın daha önce bel ağrısı ve siyatik tarzında şikayetleri olabilir ancak olmadan da bu tablo meydana gelebilir. Kauda sendromunda, ani gelişen ağır nörolojik belirtiler söz konusudur ve acilen müdahale edilmez ise hastanın paraplejik olma ihtimali yüksektir. Gecikmiş müdahale de gelişmiş olan bulguların( bacaklardaki felç ve idrar - gaita kontrulünün ) geri dönme şansı azdır.Düşük ayak gelişen hastalarda, hasta ayağını ayak bileğinden yukarıya kaldıramaz ve ayağını sürükliyerek yürür. Kauda sendromu ve düşük ayak gelişen bel fıtıkları acil olarak ameliyat edilmesi gerekir.
Bir çok hasta ağrının bacağında olmasına rağmen neden belinden ameliyat olduğu konusunda tereddüt duymaktadır. Siyatik sinir, insanın en kalın siniridir. Bu sinirin yapısına L4, L5 ve S1, S2 köklerin den gelen lifler iştirak ederler. Siyatik sinir; bacağın hareketini, kuvvetini sağlayan motor lifler ve duyusunu sağlayan sensitif liflere sahiptir. Köklerden her hangi birisinde olan sıkışma sonucu ağrı ve uyuşma gibi duyular sensitif liflerle ilgili alana kadar taşınır dolayısıyla hasta ağrıyı sinirin yayıldığı ilgili alanda duyar. Bel fıtıklarında ağrının siyatik sinir boyunca olmasından dolayı halk arasında kullanılan siyatik deyimi, bel fıtığı ile aynı anlamı taşımaktadır.
L3 -4 Disklerinde : Baskıda kalan kök L4 kökü olup, uyluk ön yüzü ve bacağın iç yüzünde ağrı veya duyu kusuru hissedilir. L4 -5 Disklerinde : Baskıda kalan kök L5 köküdür. Kalça ve bacağın dış yan yüzü, ayak sırtı ve baş parmak ta ağrı, bacağın dış yüzünde, baş parmakta uyuşukluk hissedilir. Ayak baş parmağı ve ayağın yukarıya kaldırılmasında kuvvet azalması gelişebilir. L5 -S1 Disklerinde : Kalça, uyluk ve bacağın arka yüzlerinde, topuk ve ayak dış alt kısmında ağrı, bacağın arka yan yüzünde ve ayak dış kısmında duyu kusuru. Ayağın tabana doğru olan kuvvetinde azalma veya kayıp gelişebilir.
Bel fıtığı en sık L4 - 5 ve L5 - S1 seviyelerinde oluşur. Buna bağlı olarakta L5 veya S1 kökleri bası altında kalır. Her iki kökte siyatik siniri oluşturduğu için fıtıklaşma olan tarafta bası altında olan köke uygun alanda ağrılar meydana gelir. Sinir kökü sıkışması ile beraber sırtta omurganın yanında yer alan adeleler refleks olarak kasılır ve spasm içine girer, bu aslında vücudun koruyucu bir mekanizması ise de spasmdan dolayı belde hareketle artan ağrılar oluşur. Hatta adele spazmı nedeniyle omurgada skolyoz da gelişebilir. (Antaljik postür)
Kauda sendromunda, disk materyali ( nucleus pulposus ) omurilik kanalı içerisine girer ve omurilikten çıkan sinir lifleri üzerine bası yapar. Sinir lifleri üzerinde oluşan bu bası sonucu hastada süvari yaması tarzında duyu kusuru ( uyuşukluk ), bacaklarda paraplejiye ( her iki bacağın felci ) kadar gidebilen kuvvetsizlik, idrar ve büyük abdestini kaçırma, seksüel fonksiyon kaybı ile karekterize çok ağır bir tablo ortaya çıkar. Kauda sendromunda hastanın daha önce bel ağrısı ve siyatik tarzında şikayetleri olabilir ancak olmadan da bu tablo meydana gelebilir. Kauda sendromunda, ani gelişen ağır nörolojik belirtiler söz konusudur ve acilen müdahale edilmez ise hastanın paraplejik olma ihtimali yüksektir. Gecikmiş müdahale de gelişmiş olan bulguların( bacaklardaki felç ve idrar - gaita kontrulünün ) geri dönme şansı azdır. Düşük ayak gelişen hastalarda, hasta ayağını ayak bileğinden yukarıya kaldıramaz ve ayağını sürükliyerek yürür. Kauda sendromu ve düşük ayak gelişen bel fıtıkları acil olarak ameliyat edilmesi gerekir.
Bir çok hasta ağrının bacağında olmasına rağmen neden belinden ameliyat olduğu konusunda tereddüt duymaktadır. Siyatik sinir, insanın en kalın siniridir. Bu sinirin yapısına L4, L5 ve S1, S2 köklerin den gelen lifler iştirak ederler. Siyatik sinir; bacağın hareketini, kuvvetini sağlayan motor lifler ve duyusunu sağlayan sensitif liflere sahiptir. Köklerden her hangi birisinde olan sıkışma sonucu ağrı ve uyuşma gibi duyular sensitif liflerle ilgili alana kadar taşınır dolayısıyla hasta ağrıyı sinirin yayıldığı ilgili alanda duyar. Bel fıtıklarında ağrının siyatik sinir boyunca olmasından dolayı halk arasında kullanılan siyatik deyimi, bel fıtığı ile aynı anlamı taşımaktadır.